25 Mart 2008 Salı

KEŞKEK

Keşkek, genellikle düğün ve bayramlarda yapılan, Anadolu'da yörelere göre farklılıklar göstermekle birlikte temel olarak yarma, buğday ve etten oluşan geleneksel bir yemektir.

Et, tahıllarla iç içe geçmiş, bazen neredeyse yemeğin içinde erimiş durumdadır. Güveçte pişirilir ve yine yöreye göre değişmekle birlikte kırmızı biber, salça, soğan ve yağdan oluşan bir sosla servis yapılır.

Bazı yörelerde hiç et kullanılmaz sadece üzerine gezdirilen tereyağı ile servis yapılır.

BATIRIK

Batırık bulgur ile yapılan bir çeşit sulu soğuk salatadır. İçindeki domates, salatalık ve bulgurdan ötürü kısırı andırır. İç Anadolu bölgesinin güneyi ve Akdeniz bölgesinde Toros dağlarına yakın bölgelerde, Ermenek, Mersin'in ilçeleri Aydıncık, Anamur, Erdemli, Silifke ve Gülnar'da yapılır. Yapılışı bölgelere göre küçük farklılıklar gösterir, genelde ince bulgur (düğürcük, düğü veya simit), tahin, domates çeşitli baharatlarla karıştırılır ve yoğrulur.

Konu başlıkları

[gizle]

Hazırlama [değiştir]

Basit hazırlama [değiştir]

Kişi başına bir çay bardağı ince bulgur(düğürcük) sıcak su ile ıslatılır.İnce Bulgur(düğürcük) ıslanıp yoğrulabilecek kıvama gelince rendelenmiş veya çok ince kıyılmış soğan, domates ve domates salçası ile karıştırılıp yoğrulur. Salça iyice dağılınca karışıma tahin ve maydanoz eklenir. Karışım katı bir hale gelene kadar yoğrulur. Özleşen karışıma soğuk su ve küp küp doğranmış salatalık eklenir, kalın bir çorba kıvamı alınca servis edilir.

Mersin usulü [değiştir]

Mersin yöresinde hazırlanan batırık daha zengin malzemeler içerir. En büyük farkı tahinin ya çok az kullanılması ya da hiç kullanılmamasıdır. Tahin yerine fıstık ve susamla bir karışım hazırlanır. Tuzsuz yerfıstıkları kavrulur ve susamla beraber çekilir. Bu karışıma yavaş yavaş su, tercihan çok az miktarda tahin eklenerek pürüzsüz bir kıvam alması sağlanır. Hazırlanan macun yukarıda belirtilen tarifteki tahin yerine kullanılır.

Bu yöredeki hazırlama usulünün bir başka farkı da domatesin yanında kuru domates ve biber salçasının da kullanılmasıdır. Böylece elde edilen karışımdaki domates tadı hem biber salçasının asitliği hem de kuru domatesin yoğun tadı nedeniyle kuvvetlenir.

Bölgedeki bazı tarifler daha kısıra yakın bir karışım tarif eder. Örneğin son yoğurmada karışıma taze nane ve ince kıyılmış marul katılan tarifler mevcuttur. Limonsu, mayhoş bir tat için karışım yoğurulurken içine çeyrek limon parçaları atılabilir.[1] Batırık Tokat yöresinde yapılan BAT yemeği ile benzer özellikler gösterir.

Sunum [değiştir]

Oluşan karışımın bir bölümü el ile sıkılarak köfte haline getirilir. Mersin'de bu köftelere kısırlık adı verilir. Kalan karışımın üzerine su dökülür ve genelde yayvan bir kaptan üzerine domates, salatalık, kaynatılmış dilimlenmiş kara lahana yaprakları ve turşu konularak içilir. Sıkılmış köfteler domates, salatalık, sumakla hazırlanır, soğan ve turşu ile süslenerek servis yapılır. Ilgın'da içine haşhaş tohumu karıştırılır, Mersin'de hem köfteye hem de sulandırılmış batırığa nar ekşisi eklenebilir.

Konya, Karaman, Ermenek, Mersin ve ilçeleri Erdemli, Mut, Gülnar, Aydıncık ve Silifke'de hanımlar misafirlikte, ikindi çayı ile beraber sunarlar.

Notlar [değiştir]

  • Bu şekilde limon kabuğundaki esansın karışıma geçmesi sağlanır. Bu yöntem çiğ köfteye de uygulanmaktadır. Ayrıca, narenciyelerin ve aromatik bitkilerin yağlarının ezme yöntemiyle diğer malzemelere geçişini sağlamak barmenlikte çok bilinen bir uygulamadır.

24 Mart 2008 Pazartesi

MERSİN ÖNEMLİ TELOFON NUMARALARI

VALİLİK TELEFONLARI

Santral : 237 42 43

Özel kalem : 231 11 55

Basın Bürosu : 232 09 65

Hükümet Konağı : 238 15 11

Yazı İşleri Md.lüğü : 238 25 54


EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ

Em.Md. : 0 324 231

Basın Bürosu : 237 16 16

Asayiş Şb.Md.lüğü : 232 00 59

Bölge Trafik Md.lüğü : 359 32 05

Çevik Kuvvet Md.lüğü : 234 70 70

Hassas Bölge Md:lüğü : 359 32 06

Mali Şb.Md.lüğü : 232 41 83

ADLİYE

Adliye Santral : 232 18 45

Cum. baş.sav özel kalem : 231 13 07

Cumhuriyet savcısı : 238 04 91

Mersin cezaevi : 221 73 32

Mersin İdman Yurdu

Mersin İdman Yurdu

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara
Mersin İdman Yurdu
Tam isim Mersin İdman Yurdu
Takma isim(ler) Kırmızı Şeytanlar
Renkler Kırmızı - Lacivert
Kuruluş 1925
Stad Tevfik Sırrı Gür Stadı
Kapasite 100
Başkan Hamit İzol
Teknik direktör Abdülkerim Durmaz
İnternet adresi [1]
Lig TFF 2. Lig
2005-2006 TFF 2. Lig
pattern_la1=
Takım renkleri Takım renkleri Takım renkleri
Takım renkleri
Takım renkleri
 
İç saha
Takım renkleri Takım renkleri Takım renkleri
Takım renkleri
Takım renkleri
 
Deplasman

Mersin İdman Yurdu Spor Kulübü, Ziraat Bankası memuru İbrahim Yekta, öğretmen İbrahim Bigam, Gençlik ve Spor Mersin İl Müdürü Edip Buran, gümrükçü Rauf Süleymaniyeli ve Sami İstanbullu, postacı Semih Can ve arkadaşları tarafından 16 Ağustos 1925'te Mersin'de kuruldu. İbrahim Yekta ve arkadaşlarının kulübü kurmalarındaki amaç: Türk gençliğinin, fizik ve moral kabiliyetlerini ulusal ve inkılâpçı amaçlara yöneltmek, yurt müdafaası amaçlarını geliştirmek, beden terbiyesi ve spor yapmasını temin etmekti. Bu amaç doğrultusunda kurulan ve de etkinliğe geçen kulüp çevrede büyük ilgi uyandırdı ve kısa zamanda Mersin halkının sevgisini – ilgisini kazandı.

Mersin İdman Yurdu Spor Kulübü ilk olarak MERSİN GENÇLERBİRLİĞİ adıyla, renkleri kırmızı beyaz olmasına rağmen daha sonraki yıllar kulübün ismi Mersin İdman Yurdu ( bir ara Çukurova İdman Yurdu adını da aldı ) ; renkleri ise kırmızı-lacivert değiştirilmiş olup birbirine geçme biri kırmızı biri lacivert iki halkadır (kulüp kurma kararı fırtınalı bir havada alındığından, gök mavisiyle şimşeğin kırmızısı kulübün renkleri olarak saptandı).

Kuruluşundan 1949 yılına kadar bölge birinciliğini kimseye kaptırmayan Mersin İdman Yurdu,1944 yılında Ankara da yapılan Türkiye Şampiyonasında üçüncü olma başarısı göstermiştir.

Süper ligden küme düştüğünde Mersin İdman Yurdu taraftarları yılın en centilmen taraftarı ödülüne layık olmuştur.

1963–64 sezonunda şampiyon olarak Türkiye 2.ligine çıkan Mersin İdman Yurdu, 2.ligdeki üçüncü senesinde profesyonel bir kadro oluşturarak şampiyon olmuş ve de ilk defa o yıl (1966–67) Lefter KÜÇÜKANDONYADİS öncülüğünde Türkiye 1.ligine çıkmıştır. Tarihinin ilk anlamlı kupası olan Başbakanlık Kupasını da aynı yıl amatör küme şampiyonu olan İzmir Denizgücü’nü 2–0 yenerek dönemin Başbakanı Süleyman DEMİREL’den almıştır.1967 yılından itibaren aralıksız 7 yıl süreyle 1.ligde oynayan KIRMIZI ŞEYTANLAR’ın bu dönemdeki en büyük başarısı 1969–70 sezonunu evinde oynadığı maçlarda mağlubiyet yüzü görmeden 4. sırada bitirmesidir. Takımımız 1973–74 sezonunda 2.lige düşmüş, neticesinde toparlanarak 1975–76 sezonunda tekrar yükseldiği 1.ligde toplam 11 sezon boyunca mücadele etmiştir. Mersin İdman Yurdu, Türk futboluna kazandırdığı futbolcularla, taraftarlarının göstermiş olduğu centilmenlikle, başarılarıyla ve de olaylarıyla her zaman damgasını vurmuştur. Öyle ki kulübümüzün Türkiye futbol liglerindeki enlerini şöyle sıralayabiliriz: puanı silinen ilk ve tek takımdır (1980–81 sezonunda haksız bir şekilde Beşiktaş’a karşı), bir sezon boyunca evinde oynadığı maçlarda kalesinde en az gol yiyen takım (1982–83 sezonu 17 maçta 1 gol )

Kulübümüzün tarihindeki en büyük başarılarından biri de ülkemizi kupa galipleri kupasında şimdi ki adıyla UEFA Kupasında temsil etmiş olmasıdır.1982–83 yılında Federasyon Kupasında finalde Fenerbahçe’ye elenerek kupayı alamamasına rağmen, Fenerbahçe’nin aynı yıl şampiyon olması ile Avrupa’ya açılmıştır. Avrupa arenasında Spartak Varna takımına Mersin’de 0–0 ve deplasmanda 0-1’lik skorlarla elenen Mersin İdman Yurdu, o tarihten sonra düştüğü 2.ligde bir daha şampiyonluk sevinci yaşayamadı...

KEREBİÇ

Kerebiç Mersin yöresine ait Ramazanda çokca tüketilen bir tatlı.Beyaz bir köpüğün içinde yatan içi fıstık ya da cevizle dolu olan olan irmikten yapılmış,içli köfteye benzeyen bir tatlı. İlk tadıldığında kerebiç yapımında kullanılan beyaz köpüğün tadı biraz değişik gelebilir.Bunun sebebi köpüğü oluşturan Çöven kökü.Çöven kökünün bir gün ıslatılıp bekletilmesinden devamlı kaynatılmasından elde edilen beyaz köpük başka bir kaba alınır, şekerle karıştırılarak çırpılır ve böylece kerebicin beyaz köpüğü elde edilmiş olur.

CEZERYE

Cezerye, özellikle Mersin bölgesinde yaygın tatlı türü. Havuç, toz şeker, ceviz ve hindistan cevizinden yapılır. Adını, Arapça'da havuç anlamına gelen (Cezer = جزر) kelimesinden alır. Rendelenen havuç önce haşlanır haşlandıktan sonra şekerle kavrulur. İçine hindistan cevizi , yer fıstığı yada ceviz koyularak servis yapılır.

BİCİBİCİ

Bici Bici

Vikipedi, özgür ansiklopedi

(Bicibici sayfasından yönlendirildi)
Git ve: kullan, ara

Bici Bici yaz dönemlerinde Adana ve civar illerde yenen bir tür tatlıdır. Halk arasında kısaca bici adıyla anılır. En bilinen şekliyle rendelenmiş buz, pişmiş nişasta, pudra şekeri ve şerbetten oluşur. Bici Bici neredeyse tamamen seyyar satıcılarda satılan bir üründür.

Konu başlıkları

[gizle]

Kullanılan Malzemeler [değiştir]

Bir porsiyon Bici Bici dört temel malzemeden oluşur:

  • Bici. Bici Bici'nin katı kısmıdır. Su ve nişasta kaynatılarak kalın bir muhallebi karışımı elde edilir. Karışım bir tepsiye aktarılıp soğutulur. Bu tepsi seyyar arabada servise hazır olarak bulundurulur.
  • Rendelenmiş buz. Servis için arabadaki büyük buz kalıbından elde edilir.
  • Tat veren sıvılar. Bunlardan en bilinenleri seyreltilmiş kızılcık şerbeti, meyan kökünden elde edilmiş bir boya ile hazırlanan şurup ve gül suyudur.
  • Şeker. Genelde pudra şekeri kullanılır, havanda dövülmüş toz şeker de kullanıldığı olur.

Hazırlama ve Sunum [değiştir]

Normal boy bir kase içine küp küp doğranmış bir miktar bici konur. Özel hazneli bir kürekle kazınan buz, bicinin üzerine kaseden nerdeyse taşan bir tepe oluşturacak şekilde eklenir. Buzun üzerinden şerbetler dökülür, en sonunda şeker serpilir. Şerbet ve şeker nedeniyle eriyen buz, dipteki bicilerin üzerine akar ve bicinin etraflarında inceltilmiş bir şerbet birikir.

Hazırlama şeklinde ufak farklılıklar mümkündür. Ustaların bazısı buzu ekledikten sonra kaşıkla bastırarak ortasını açar ve şekeri oraya doldurur. Şerbeti veya şekeri önceden eklemek ustanın kararıdır. Tabağı süslemek için üstüne bir nane yaprağı bırakılabilir, farklı renkli iki şerbet kullanılabilir veya tekrar beyaz buz eklenebilir.

Adana'daki bazı kafelerde taze meyvelerle hazırlanan bici biciye de rastlanabilir.

Sağlık Sorunları [değiştir]

Bici Bici'nin seyyar satıcılarda satılması bazı olası sağlık sorunlarını da beraberinde getirir. Bunların çoğu güney illerindeki aşırı sıcaklardan doğabilecek sorunlardır.

Arabadaki buz erimemesi için genelde bir beze sarılır. Bu bezin temiz olmaması halinde her porsiyon Bici Bici hastalık taşıyabilir. Bunun sebebi bezin buz için rendelenen yüzey kısmına her zaman temas etmesidir. Günümüzde bu iş için daha uygun olan yalıtımlı kutulara rastlamak olasıdır. Başka bir sağlık sorunu da sıcakla fazla kalmış, eskimiş bicinin bozulma olasılığıdır. Buna sebep olabilecek en büyük etken muhallebinin üstü kurmaması için biciyi bezle veya temiz olmayan bir naylonla örtmektir. Kirli bezin biciye teması, kirli naylonun üzerinde yoğuşan suyun tekrar biciye damlaması ve sıcağın etkisiyle bicinin içinde mikroorganizmalar üreyebilir.

Bunun yanında seyyar satılan her üründe dikkat edilmesi gereken noktalardan satıcının temizliği, tezgahın ve arabanın temizliği, ürünün tazeliği, üretim şartları ve satış öncesi saklama şartları da gözönünde bulundurulmalıdır.

Bakınız [değiştir]

  • Karsambaç, sadece buz ve çok daha değişik şerbetlerle hazırlanan başka bir tatlıdır. Bici Bici'ye benzer fakat içinde nişasta ile hazırlanan bici bulunmaz.

ŞALGAM

Şalgam suyu

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara
PET şişede satılan ticari şalgam Suyu
PET şişede satılan ticari şalgam Suyu

Şalgam suyu Turpgiller (Brassicaceae) familyasına ait bir bitki olan Şalgam bitkisinden (Brassica rape) yapılan Çukurova'ya özgü bir içecektir. Kırmızı renkli, bulanık görünüşlü ve ekşimsidir. Acılı ve acısız çeşitleri mevcuttur.

Şalgama acı olarak genellikle acı süs biberi turşusunun suyu kullanılır. Damak tadına göre 1/3 ila 1/6 oranında şalgama katılabilir. Ancak şalgam acısıyla karıştırıldıktan sonra fazla bekletilmemelidir, şalgam bozulabilir. O yüzden acıyı şalgamı içmeden önce katmak daha iyi olur. Şalgamla beraber siyah havuç ikram edilir. Mayalanma sürecine de dahil olmuş bu siyah havuçlar, şalgam suyunun içinde dururlar. Bunlara tane denir, yöre aksanı sebebiyle dene dendiği bilinmektedir.

Şalgam suyu Adana'da sadece şalgam diye ifade edilir. Şalgam suyu genellikle kebap çeşitleri ile birlikte tüketilir.

Yapımı [değiştir]

Şalgam suyu yapımında şalgam, kırmızı havuç, bulgur unu, tuz, maya ve su kullanılır. Şalgam suyunun fermantasyonu iki aşamada gerçekleşir.

Birinci aşama; ekşi maya, tuz ve su ile karıştırılarak bulgurun hamur haline getirilmesidir.

İkinci aşama; bulgurun su ile ekstaraksiyonu sonucu elde edilen sıvının dilimlenmiş şalgam ve kırmızı havuç ile fermantasyonudur.

Osmaniye bölgesinde meşhurdur.

Şalgam Suyunun Faydaları [değiştir]

Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün referansları veya kaynakları belirtilmemiştir.
Uygun şekilde referanslarını veya kaynaklarını belirterek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.

İnsan sağlığı için pek çok faydaları vardır.

TANTUNİ

Tantuni

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara

Tantuni Mersin'e has bir dürüm çeşididir. Araplardan gelme olduğu genel bir kanıdır.

Rivayete göre aslen fakir yemeği olan tantuni ucuz olması için bolca akciğer ile karıştırılmış et ve yağdan yapılırdı. Bugün tüketilen tantuni ise iki çeşit etle yapılır. Sadece et içeren dürüme biftek, hem et hem de kuyruk yağı içeren dürüme ise tantuni denir. Bu fark özellikle tantunicilerde öğün ısmarlarken önem kazanmaktadır.

Hazırlama ve sunum [değiştir]

Çok küçük kuşbaşı doğranmış et haşlanır. Saç kızdırılarak yağ ve toz biber eklenir. Önceden haşlanmış et bu yağda çevrilir. Pişirme sırasında saca arada bir su eklenir. Amaç, hem sacın ısısını kontrol etmek, hem de tantuninin sarılacağı ekmeği yumuşatmak için buhar sağlamaktır.

Pişen et sumaklı ve maydonozlu soğan piyazı, domates ve çeşitli baharatlar ile ekmek arası ya da dürüm yapılır. Genelde kullanılan çeşitler somun, açık ekmek ve lavaştır. Limon ve acı biber turşusu ile servis edilir.

Tantuni ustadan ustaya çok değişiklik gösterir. Tantuniye eklenen baharatlar ve otlar, malzemenin dürüm ya da somun içindeki katmanlaması, buhar ve yağ oranı, pişme süresi, saca toz biber yanında katılan diğer malzemeler bu değişikliklerden sadece birkaçıdır.

TARSUS

Tarsus, Mersin

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara
19. yy. sonlarında Tarsus
19. yy. sonlarında Tarsus
Tarsus Belediyesi Logosu
Tarsus Belediyesi Logosu

Tarsus Mersin ilinin ve Türkiye`nin en büyük ilçelerinden birisidir.Nüfusu Tarsus merkez ilçenin 300.382 bağlı köylerin nüfusu 161.823 ve toplamda nüfusu 462.205,dir.. Çok zengin bir tarihi olup, ilahi dinler açısından önemli bir kenttir. Kuran-ı Kerim'in Kehf Suresinde geçen Eshabı Kehf (Yedi Uyurlar)ın kaldığı mağara Tarsus'ta olduğu söylenmektedir.Müslümanlar bu önemli merkezi ziyaret etmektedirler. İsa'nın 12 Havarisinden biri olan Saint Paulus Tarsus'ta yaşamıştır ve Katolik dünyasının kurucusu olan st.Petrus da Tarsus doğumludur. Bu merkez Hristiyanlarca hac yeri olarak kabul edilmektedir.Kudüsteki Kıyamet kilisesinden sonraki en kutsal kilise olan Saint Paulus kilisesi ve Saint Paulus Kuyusu Tarsus'ta bulunmaktadır. Bunların yanısıra dünyanın ilk kanalizasyonlu Tarihi Roma Yolu, Roma hamamı'da Tarsus'tadır.

Konu başlıkları

[gizle]

Tarih [değiştir]

Kuruluşu [değiştir]

Kuruluşu 8000 yıl öncelerine Yeni Taş Çağı'na dayanan Tarsus'un, adını Kent Tanrısı Sandon'dan (Baal Tarz) aldığı bilinmektedir.

Tarsus'un ismi ve kuruluşu hakkında,mitolojilerde ve eski yazarların anlatımlarında çeşitli bilgiler vardır. Bunların hemen hepsi Roma İmparatorluğu çağlarında, özellikle Augustos döneminde ortaya çıkmıştır ve hiçbiri tarihi bir gerçek olarak kabul edilemez.

Mitolojiye göre, Antik Çağlar'da Tarsus Çayı'na, Kilikya'nın yenli halkı Cydnos adını vermiştir. Cydnos, mitolojide nehir tanrısına verilen isimdir. Azra Erhat, Cydnos için şöyle yazar:"Kilikya'da bugün Tarsus Çayı diye bilinen ırmağın tanrısı. Ana tarafından lapetos'un torunu sayılır. Cydnos'un Parthenios adlı bir oğlu olduğu ve Cydnos Irmağı' nın denize döküldüğü yerde bir kent kurup ona Parthenia demiştir. Burası da bugünkü Tarsus'dur."

Mitolojideki Pegasus (kanatlı uçan at) ya da Bellerofontes, Kilikya ovasında yolunu şaşırmış ve Tarsus'un bulunduğu yerde ayağı sakatlanmış olduğundan kente Latince ayak tabanı anlamına gelen Tar-sos adı verilmiştir.

Diğer bir efsaneye göre kentin kurucusu eski Kilikya Tanrısı Sandon ile bir tuttukları Herakles'dir.Herakles'in resimleri MÖ 4. yüzyıla ait Tarsus sikkeleri üzerinde bulunmaktadır.

Antik gezgin ve coğrafyacı Strabon, "Coğrafya" kitabında kentin kuruluşuyla ilgili olarak:"Tar-sos'a gelince o, bir ovada uzanır, İo'yu araştırmak üzere Triptolemosla birlikte dolaşan [Argos]]lular tarafından kurulmuştur." şeklinde bir bilgi verir.

Bir efsaneye göre, bu kentin kurucusu Perseus'dur. Mitolojinin kahramanlarından biri olan Per-seus,Hitit döneminde Andrasos olarak bilinen bir köyün yerinde Tarsus kentini kurmuştur.

Diğer bir efsaneye göre Tarsus, Tarım Tanrıçası Demeter'İn oğlu Triptolemos tarafından kurulmuştur. Antik Çağ'da Tarsus önemli bir tarım merkeziydi ve bu özelliği antik Tarsus sikkelerinde betimlenmiştir.

Tarsus Mozaiği, M.S. 3. yüzyılda yapılan mozaikte Orfeus'un müziği ile vahşi hayvanları uslandırmasına ait tasvir. antakya müzesi.Tarsus adı ve kentin Kilİkya Kralı Syennessis'in yönetim merkezi olduğu, ilk defa MÖ 401 yılında Ksenephon'un "Anabasis" kitabında belirtilmektedir. MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısından İtibaren Tarsus'a ait sikkeler üzerinde, kentin ismi gerek Aramice ve gerekse Grekçe yazı ile Tarz ve Terzi şekillerinde görülmektedir. Tarsus'un bu şekilde bilinen adına çok daha önceleri Asur kaynaklarında rastlanılmaktadır.Asur kaynaklarında, önce Kilikya'nın merkezi olarak bildirilen Tarsus, Asur Kralı 3.Salmannassar (MÖ 859-825) ve Sanherib'e (MÖ 704-681) ait belgelerde Tarzi şeklinde anlatılmaktadır.

İlk Yerleşim [değiştir]

Gözlükule Höyüğü'nde yapılan kazılar, bu yörede ilk yerleşmenin Yeni Taş Çağı dönemiyle başladığı ve Orta Tunç Çağı'na değin kesintisiz sürdüğünü ortaya koymuştur.

Antik Çağ [değiştir]

Bir süre Asur egemenliğinde kalan yöre, daha sonra Persler'in, MÖ 333'te ise Alexander'in (Büyük İskender) yönetimine geçmişti. MÖ 66'da Kilikya bir Roma vilayeti olunca, Tarsus'da buranın merkezi durumuna getirilmiştir.Tarsus bu dönemde büyük bir gelişme gösterdi. Tarım ve ticaretin yanısıra,Cydons'un yatağı taranarak büyük gemilerin bu akarsuda sefer yapmalarının sağlanmasıyla,Doğu Akdeniz,deniz ve karayollarının birleştiği büyük bir ticaret ve kültür merkezi haline geldi.Yine bu dönemde kentin nüfusu 450 bin kişiyi aştığı sanılmaktadır. Uzunca bir süre tarsus Dünyanın en büyük kenti olarak kaldı .

Strabon,Tarsus'daki kültür yaşamı hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler vermektedir. Strabon, birçok filozof,dil bilgini ve şairlerin Tarsus'da yaşadığını,onların kültür hayatına olan etkilerini, her konuda büyük bir gelişme içindeki Tarsus'un bir bilim ve üniversite kenti olduğunu, halkın felsefeye ve diğer bilim dallarına büyük ilgi gösterdiğini ve bunları öğrenmeye istekli olduklarını;Tarsus'un bu konuda İskenderiye ve Atina'yı geçtiğini yazmaktadır. Strabon'dan, Tarsus'da eğitim görenlerin yerli halktan olduğunu ve yabancıların nadir olarak geldiğini,eğitimini bitirenlerin bir kısmının yabancı ülkelere giderek orada eğitimlerine devam ettiklerini öğreniyoruz. Ayrıca Tarsus'da stoik filozoflardan Antipator,Arhedemos,Nestor,Athenedoros kentleri dolaşarak okul açan Phutiades ve Diogenes,edebiyatçılardan Artemidoros ve Diodoros, Diony-sides'in yaşadığını yazar. Strabon Tarsus hakkında verdiği bilgilerin sonunda Roma kenti, Tarsuslu alimleri iyi ispat edebilir; çünkü, Roma gerek Tarsus'dan gerek İskenderiye'den gelen bu gibi alimlerle dolu olduğunu belirtir. Bu bilgilerden Tarsus'un ticaret kenti özelliği yanında kültür ve üniversiteler kenti de olduğunu ayrıntıları ile öğreniyoruz.

Tarsus'da Antonius döneminde antik bilim adamlarının yazdıkları büyük kitaplar toplanarak, 200.000 ciltlik, dünyada eşi bulunmayan bir kütüphane oluşturulmuştur.Tarsus'daki üniversitede, Atina ve iskenderiye üniversitelerinden daha da ünlü idi. Tarsus'da bulunan yazılı kitabelerde, buranın özgür bir kent olduğu yazılıdır. Tarsus'un özgür kurumlarından,St.Paulus ve birçok filozoflar faydalanmışlardır.Kozmopolit bir kent olan Tarsus, Roma yasalarına göre yönetilmiştir.

Yunan kaynaklarında,Tarsus'daki tarihi eserler hakkında verilen bilgilerde;krallık sarayları, pazar yerleri,caddeler, köprüler, hamamlar, çeşmeler, haller, akarsu sahilinde gençlere ait gymnaziyum, stadyum ve Paulus Tapınağı anlatılmaktadır.

Xenophon'dan sonraki antik yazarlar,Cydnos akarsuyunun kentin ortasından geçtiğini yazmaktadırlar. Strabon,Cydnos'un gymnaziyumun yanından geçtiğini,ilk önce Regma denilen bir göle döküldüğünü, burasının Tarsus'un limanı olduğunu ve orada gemi tezgahları ile ticarethanelerin bulunduğunü yazar. Günümüzde de liman etrafında ve liman ile Tarsus arasındaki alanda yerleşim olduğunu ispat edecek izler vardır. Cydnos'dan Tarsus'a kadar gemilerin gelebilmesinin mümkün olduğu birçok yazar tarafından belirtilmekle ve antik Tarihçi Plutarkhos,Kleopatra'nın M.Antonius'u filosu ile birlikte Tarsus'da ziyaret ettiğini yazar.

Orta Çağ [değiştir]

Tarsus, Orta Çağ'da birçok Arap ve İslam bilgininin ilgi konusu olmuştur. Bunlar, Tarsus'un büyük ve güzel bir kent olduğunu, iç içe iki suru olup, surların beş kapısı ve etrafında hendekleri bulunduğunu yazmaktadırlar.

Arap Coğrafyacılar İbn-i Havkal (943), İstahri (951), Idrisî (12.yüzyıl) ve Ebü'l Fida (1273-1331) ile İranlı Coğrafyacı Ibn Hurdazbİh (820-912), Süryani tarihçi,filozof Abü'l-Farac Ibn-ü'I Ibri (1226-1286) yöreyi ve Tarsus'u ziyaret etmişlerdir. Bunlardan Coğrafyacı Ibn-ü'l Fakih'in eserinde "Ebu Süleyman Ferec'in 788 yılında, 5 kapısı ve 87 burcu olan Tarsus kentini ve surlarını onardığını" yazması, Müslüman Araplar'ın kente verdikleri önemin bir örneğidir.

Ünlü Osmanlı Kaptanı, Coğrafyacı ve Haritacı Piri Reis'in yazdığı "Kitab-ı Bahriye" adlı eserinin 4. cildinde Tarsus'la ilgili bilgiler bulunmaktadır. "...Tarsus deniz kenarından üç mil kadar içerde ova üzerinde kurulmuş bir kasabadır. Önünden Tarsus Çayı akar. Burada bulunan gölün (Rehg-rna=Aynaz) içine sandallar girerek 6 kulaç suda demir atarlar."

1671 yılında Tarsus'a gelen Evliya Çelebi,Tarsus hakkında şu bilgileri vermektedir:"... Tarsus kalesi bir düzlük üzerinde, denizden bir saat uzaklıkta, daire biçiminde olup Halife Memnun yapısıdır. Çevresi 500 adım, iki kat sağlam bir kaledir. Tümüyle hendekle çevrilidir. Kalenin içinde üstü toprak damlı evlerle dolu üç mahalle vardır. Kalenin üç kapısı (batıda iskele, doğuda Adana, kuzeyde Bağ kapıları) vardır. Mevcut 15 cami içinde Eski Cami hicretten 300 yıl önce yapılmış, kiliseden bozma bir yapı idi.Geriboz kapısının iki yanında arslan, kaplan ve ejderha suretleri vardır ki, insan görünce korkan Avının üstüne konmuş bir doğan sureti vardır ki sanki canlıdır. Bu garip acayip eserlerin tümü mermer taşından yapılmıştır. Yine bu kapının iki yanında beyaz mermer kitabeler içinde renk renk kufi yazı ile Arapça ve Süryanice yazılmış görmeye değer yazılar vardır ki, insan hayran kalın Tarsus'da ayrıca 5 kilise, 6 medrese, 7 hıristiyan sıbyan mektebi, 2 hamam, 2 han ve 317 dükkan vardır, ibrahim Halife Camii'ne bitişik 80 dükkan kagir bina kentin bedestenidir. Tüm sokakları kaldırımlıdır. Çünkü, temiz kumlu yollar olduğundan asla çamur olmaz. Tatlı limonu((lime)), turuncu, zeytini, inciri, nar, hurma ve servileri, şeker kamışı, pamuğu meşhurdur. Verimli sahradır, âlâ camus yeridir. Bu kale içinden Bulgar Akarsuyu geçip Akdeniz'e karışır. Bu kentin suyu ve havası ağır olduğundan, bahardan sonra kentte bir tek kişi kalmayıp Bulgar yaylasına çıkarlar. Bu kalenin kuzey tarafında küçük bir iç kaleciği vardır. Gayet mamurdur. Her tarafı hendektir. Etrafı 500 adımdır. Yedi kuledir. Dizdarı ve neferleri yaylaya gidemediklerinden renkleri sarıdır. Halkı Rum, Ermeni ve Türkmen'dir. Arap fellahları da vardın Minareleri Arabistan tarzındadır."

Haçlı Seferleri ardından yörede kurulan Kilikya Ermeni Krallıklan'nın egemenliğine, Ramazanoğulları Türkmen Beyliği son verdi. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi ardından 1517'de Osmanlı egemenliğine giren Tarsus, önce Kıbrıs Eyaleti'ne, daha sonra da Adana Eyaleti'ne bağlı bir sancak merkezi oldu.

Yakın Tarih [değiştir]

Osmanlı İmparatorluğu]]nun güçlü koruması altında 1832 yılına kadar herhangi bir işgale uğramayan Tarsus, bu yılda Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa'nın,Çukurova'yı işgal etmesi ile 8 yıl kadar Mısır egemenliğinde kaldı. Bu dönemde Tarsus ovası yeni baştan planlı bir tarımsal üretime açılmış, Mısır'dan getirtilen uzun lifli pamuk burada daha geniş alanlarda üretilmeye başlanmıştır. Bataklıklar kurutulmuş, yeni su kanalları açılmış, Mısır'dan deneyimli tarım işçileri getirtilerek verimli ürün elde edilmiştir.1839'da Kütahya anlaşmasıyla Osmanlılara iade edildi.

19. yüzyılın ortalarından itibaren dünya ticaret sistemine Mersin limanı yoluyla bağlantı kurmuş, kent bu dönemde kültür, ticaret ve özellikle tarım ve tarıma bağlı ekonomide, büyük gelişmeler elde etmiştir. İlçede halen ayakta duran tarihi mahallelerde gördüğümüz kimisi saray yavrusu, iki-üç katlı varsıl konutlar, bu dönem zenginliğini yansıtan sivil mimarlık örnekleridir. İlçede büyük bir grup oluşturan Gayrimüslimlere ait çok sayıda kilise inşa edilmiş, halen önemli bir eğitim kurumu olan Tarsus Amerikan Lisesi, Amerikalılar tarafından kurulmuştur.Kentte hala önemli bir hıristiyan nüfus yaşamaktadır.

Tarsus,1877'de Adana Vilayeti'ne bağlı bir sancak olmuştur. 7000 yıl süreyle kesintisiz devam eden önemli konumuyla yüksek uygarlık düzeyine çıkan Tarsus,19. yüzyıl sonlarında yapılan ihmaller sonucunda denizle bağlantısı kesilmiş, deltadaki Aynaz gölü bataklığa dönüşmüştür. Bu kentin gelişmesini etkileyen başlıca olumsuz faktörlerden bindir.I.Dünya Savaşı'nın ardından 17 Aralık 1918'de Fransızlar tarafından işgal edilmiş,Kurtuluş Savaşı'nın ardından 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Anlaşmasıyla işgal sona ermiştir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte bataklıklar kurutulmuş,Berdan Çayı üzerinde baraj inşa edilmiş, her türlü tarımsal üretime elverişli çalışmalar yapılmış, karayolu ve demiryolu ağlarının üzerinde olmasıyla yeniden hızlı bir gelişme içine girmiştir, ilçede başta tekstil olmak üzere çok sayıda sanayi kuruluşu faaliyet göstermektedir.

Ekonomi [değiştir]

M.Ö.5000 yılına dayanan tarihinde görkemli dönemler yaşayan, çeşitli uygarlıklara kent merkezliği yapan, doğulu kervanların uğrak yeri ve ticaret merkezi olan ilçe, bu ticari özelliğini günümüzde de korumaya çalışmaktadır. Bereketli topraklara sahip olan Çukurova’da her türlü ziraatın yapılması ve sanayinin ham maddesi olan ürünlerin bolluğu, bu bölgede sanayinin gelişmesinde en önemli faktör olmuş. 1800’lü yılların ikinci yarısında, bölge potansiyelinin farkında olan yabancı ülkeler, pamuğun ilk işleme biçimi olan çırçır fabrikalarını faaliyete sokmuştur.Çırçır işletmelerinden iplik fabrikasına ilk geçiş,1887 yılında Mavromati ve Şürekası İplik Fabrikası’nın açılmasıyla gerçekleşmiştir.1920’de bölgede Tarsus Konserve Osmanlı A.Ş. kurulmuş ve Tarsus sanayisi daha da gelişmeye başlamıştır. Türkiye’de ilk elektrik enerjisi 15 Eylül 1902’de ilçede üretilmiş.

Tarsus’un Ticaret Borsası’ndaki yıllık işlem hacmi 36 trilyon dolaylarındadır. Bölge, ülke ekonomisinin küçülme tehlikesi yaşadığı dönemlerde bile üretime devam etmeyi başarmış ve hatta ihracat yapmıştır.Tarsus’tan yurt dışına satılan malların büyük çoğunluğunu tarıma dayalı sanayi ürünleri oluşturmaktadır. İhracatın %65’ini tekstil ürünleri kapsar. Bunun dışında gelişmiş sektörler arasında gıda, inşaat ve metal sayılabilir.Tarsus’ un en çok dış satım yaptığı ülkeler arsında Fransa,Hollanda ve ABD yer almaktadır. Tarsus’ta Çukurova Sanayi,Berdan Tekstil,İzocam,Trakya Cam ve Çukurova Makina İmalat Sanayi gibi önemli tesisler yer almaktadır.

Tarsus'un ekonomisinde tarım önemli gelir kaynağıdır.Türkiyenin en verimli toprakları yine Tarsustadır. 202.400 hektarlık ilçe toprağının 154.902 hektarı tarım arazisi, 62.786 hektarı orman ve fundalık, 4080 hektarı çayır ve mera, 20.632 hektarı tarım dışı arazidir. Tarım alanlarının büyük bölümünün sulanması, gübrelenmesi ve yeni tekniklerin uygulanması iie toprağın verimi artırılmakta, ürünler iyi değerlendirilmektedir.Mersin ilinin en verimli ve en geniş tarım arazisi, Tarsus'un ovalık yöresindedir. Bununla beraber iklimin tarıma elverişli olması bu arazilerde her çeşit tarımın yapılmasını sağlamaktadır. Ovalık araziler de, ilkbaharda turfanda sebze ve meyveler, daha sonra sebze, kiraz ve üzüm ekilmektedir. Kış mevsiminde ise papaya, liçi, ananas, portakal, mandalina ve limon meyvelerinden başka kışlık sebzeler ekilir.Pamuk, susam ve soya gibi yağlı tohumlu bitkilerden tahılların her çeşidine kadar tarla ürünlerinin ekimi bu verimli arazilerde yapılır.Yine tarsusta iyi kalitede Kolombiya kahvesi üretimi denemeleri olumlu sonuç vermiştir.. Tarsus'un bazı köylerinde kurulan sığır İslah istasyonlarında çok verimli Holştayn tipi sığırlar yetiştirilmektedir.

Sanayi yönünden de Mersin'in merkez'den sonra en gelişmiş ilçesi Tarsus'dur. İlçenin tarım ürünlerini değerlendiren sanayi kuruluşları dışında, ülke ekonomisi için önemli olan tarım aletleri, makine yedek parçaları, takım tezgahları yapan fabrikalar, şekerli yiyecek imalathaleri, tuğla ve seramik fabrikaları, Tekstil fabrikaları ve otomotiv sanayi vardır.

Bakınız [değiştir]

SİLİFKE

Silifke, Mersin

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara

Başlık yazısı [değiştir]

Silifke, Mut'a 73 km uzaklıkta Mersin'e bağlı ilçedir. Nüfusu yaklaşık 286.351 dir.

Cennet ve Cehennem Çökükleri bu ilçede bulunur.

Geçmiş [değiştir]

Silifke ilçesi Mersin iline baglı Tarsus'tan sonra ikinci büyük ilçedir. Doğusunda Erdemli batısında Gülnar kuzeyinde Mut ilçesi ile güneyide deniz ile kaplı ilçenin merkez nüfusu 1980'de 30 bini bulmazken, 1990'da 60 bine 1997 100 bine dayanmıştı.2000 yılı nüfusuna göre ise 85 bine düşmüştür.2007 yılı tahmninine göre merkezde, 100 bini aşkın nüfus barındırmaktadır. Toplamda ise 290 bine yaklaşmıştır.

Turizm ise ilçe için olmazsa olmazlardandır.Silifke'ye gelipte Silifke Kalesi, Cennet-Cehennem, Astım Mağarası, Uzuncaburç, Hamamlar, Ayetekla, Tokmar Kalesi, Liman Kalesi ve denizi görülmesi gereken başlica yerlerdir. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Mersin ili merkezi (1924 - 1933) olan Silifke, 1933'ten sonra Mersin iline bağlı bir ilçe merkezi hâline getirilmiştir. Ayrıca Silifke'ye eskiden Bizans döneminde Selefkos denildiği için bazı turistler Silifke'ye "Selefkos" derler. Ayrıca Silifke'ye özel birçok yemek vardır. Bunlardan en önemlileri; Yüksük (yüzük) Çorbası, batırık, keşkek'tir. Tatlıları arasında; mekik tatlısı, kerebiç en önemlileridir. Silikfe'de genelde Türkmen göçmenleri olduğu için bazı oyunları Türkmenler için yapılmıştır. Silifkenin en önemli ve ünlü ürünü; yoğurt ve ayrandır. Ama oranın köylülerine ve ağız tadını bilenlere göre en iyi ayran yayık ayranıdır. Silifke´de en son Yörük kollarından kalan Sarıkeçilier bulunmaktadır.

Silifke İle ilglii haberleri de tarsus'u tıklayarak okuyabilirisiniz

Silikfe'nin En Önemli Halk Oyunları [değiştir]

  • Silifkenin Yoğurdu
  • Türkmen Kızı
  • Bahçaya Gel görelim
  • Ham Çökelek
  • Mandilli
  • Keklik'tir.

MUT

Mut, Mersin

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara

Mut, Mersin'in ilçelerinden biridir.

Mut'ta M.Ö. 2000 yıllarında ilk yerleşimlerin başladığı tahmin edilmektedir. Dağlık ve ovalık Kilikya olarak iki bölüme ayrılan Kilikya'nın Dağlık bölümünde, tarihte çok önemli olaylara sahne olmuş Sertavul geçidinin hemen güney ağzında kurulmuştur. Bir süre Venedikli ve Kilikyalı korsanlar tarafından elden ele geçtiği, sonrasında Roma hükümetince burada uzun süreli bir hakimiyet sağlandığı söylenir. Mut ve çevresindeki Toros Dağlarının M.S. 700-800 yıllarından itibaren Orta Asyadan kopup gelen Yörük boylarına da ev sahipliği yaptığı bildirilir. Ancak bu yıllardan sonra bölgede kurulan ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki çoğu ili de kapsayacak şekilde hakimiyetini sürdüren Kilikya Ermeni Prensliğinin de 1375 yılına kadar varlığını devam ettirdiği bilinmektedir. Hâtta Toros Dağlarının adının bu prensliğin başında bulunman Thoros isimli prenslerden geldiği de ileri sürülür.

Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad zamanında Karamanoğulları beyliğinin kurucusu olan Nur-e Sofi hazretleri, bölgeden Ermenileri 1228 yılında kovarak Ermenek, Mut, Gülnar ve daha sonra da Silifkeyi hakimiyeti altına almıştır. Bölgenin Karamanoğlu beyliğinin eline geçmesinden sonra, Karamanoğulları Mut ve çevresini mamur etmişlerdir. Karamanoğlu Mesut bey zamanında Mut, 5 sene Beyliğe başkentlik yapmıştır. La'al Paşa Camii, Kızılminare ve bazı başka yapıların Karamanoğulları zamanında yapıldığı bilinmektedir.

1483 yılı yazında Kasım Bey yanında üç oğlu, otuz yiğit beyi ile Kestel (Dağpazarı) yaylasına gelir. Koyunlar kesilir, kavurmalar, pilavlar, helvalar pişirilir, şerbetler ezilir. Bu ziyafet sırasında Hocantı oğlu zehiri gizlice şerbete katar. Şerbeti içenler Kasım Bey' le beraber otuz dört kişi birden ölürler. (1483) Kasım Bey'den sonra Karamanlılar' ın bazı çırpınışları oldu ise de devlet olabilme özelliği taşımıyor. 1502 Yılından sonra Karamanlılar' ın topluca doğuya (İran'a) göçmeleriyle Karaman toprakları da tamamen Osmanlılar eline geçer.

GÜLNAR

Gülnar, Mersin

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara

Gülnar, Mersin ilinin bir ilçesi. Toros Dağlarının 950 m yüksekliğinde kurulmuş, üzümü ile tanınan Gülnar, doğal güzellikleri ile görülmeye değer bir Türkmen yayla kentidir. Denize 32 km. uzaklıktadır.


Konu başlıkları

[gizle]

Geçmiş [değiştir]

Gülnar'ın geçmişi Hititler'e kadar dayanmakta, daha sonra da bu bölgeye Asurlular'ın hakim oldukları bilinmektedir. Kısa süreler de İran ve Mısırlılar'ın egemenliğinde kalan Gülnar, daha sonra Romalılar'ın yönetimine girmiştir. Gülnar'ın bugünkü halkı, 1230 yılında Orta Asya Balkaş gölü kıyısındaki Gülnar'dan göç ederek bu çevreye yerleşen Türkmenler'dir. 1461 yılında Silifke ve Mut ile birlikte Gülnar'da, Fatih'in komutanlarından Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı yönetimine katılmıştır. 1900'lü yıllarda Adana valilik, Silifke mutasarrıflık, Gilindire ilçe, Zeyne (Sütlüce) bucak merkezi iken; Gülnar, Yörüklerin alımsatım yaptıkları (bir adı da Anaypazarı olan) bir köy idi. Gilindire'den yaz aylarında yaylaya çıkan ilçe yöneticileri, Gülnar'ın ilçe olmasını istediler. 3 Haziran 1916 tarihinde yapılan bir törenle Gülnar, resmen ilçe olmuştur.

Coğrafi Yapı ve Nüfus [değiştir]

Gülnar, doğusu Silifke, batısı Anamur, kuzeyi Mut, kuzeybatısı Karaman güneyi Aydıncık ilçeleri ile çevrilidir. Gülnar, içel'in güneybatısında Mersin'e 150 km uzaklıkta, Taşeli platosu üzerinde yer alır.

Gülnar ilçesinin nüfusu, 1990 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre toplam 33.714'dür. Bu nüfusun 7.550'si ilçe merkezinde, 26.164'ü köylerde yaşamaktadır.

Eğitim ve Sağlık [değiştir]

Gülnar'ın eğitim seviyesi yüksek olup, okuryazar oranı %97'dir. ilçe merkezinde Mersin Üniversitesi'ne bağlı Gülnar Meslek Yüksekokulu, l Genel Lise, 1 Süper Lise, imam Hatip Lisesi, Çok Programlı Lise ve Ticaret Lisesi, Pratik Kız Sanat Okulu, Sütlüce kasabasında Çok Programlı Lise, 3 ilköğretim Okulu, köy ve kasabalarda 25 ilköğretim Okulu bulunmaktadır. Bu okullarda toplam 1454 öğrenci ve 271 öğretmen ile eğitim ve öğretim hizmetleri verilmektedir.

İlçe merkezinde l Devlet Hastanesi, 1 Sağlık Ocağı ve ona bağlı 8 Sağlık Evi ile köy ve kasabalarda 8 Sağlık Ocağı ve 4 Sağlık Evi ile sağlık hizmetleri verilmektedir.

İktisat [değiştir]

Yüzölçümü 166.900 hektar olan ilçede, tarım alanı 35.110 hektardır. Orman ve fundalık alan 84.809 hektar, çayır ve mera alanı 130 hektar, tarım dışı arazi 46.851 hektardır. Tarıma elverişli olan arazide tarla tarımı, bağcılık, meyvecilik ve sebzecilik yapılmaktadır. Dağlık bölgelerde tahıllardan buğday ve nohut ekilir; bağcılık da önemli bir geçim kaynağıdır. Son yıllarda elma ve şeftali de yetiştirilmektedir. Ovada turfanda sebzecilik ve seracılık yapılmaktadır. Gülnar halkı geçimini çoğunlukla tarımdan sağlar. Köylerde "ıstar" denilen dokuma tezgahlarında, yöreye özgü halı, kilim, çul, çuval, heybe ve bez dokunur.

ERDEMLİ

Erdemli, Mersin

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara

Erdemli, Mersin ilinin bir ilçesidir.

Erdemli'nin yüzölçümü 207.800 hektar olan ilçenin, tarım alanı 53.491 hektar, orman ve fundalık alanlar 56.406 hektar, tarım dışı arazi 97.903 hektardır.

Konu başlıkları

[gizle]

Tarihçe [değiştir]

, 1 Haziran 1954 tarihinde ilçe olmuştur. Turizmi, tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleri açısından önemli bir gelişme potansiyeline sahiptir.Erdemlinin ilk belediye başkanı abdurrahman şevk(KOCAREİS)dir.yaklaşık 20 yıl Erdemliye hizmet etmiştir.

Coğrafi Yapı [değiştir]

Doğuda Mersin, batıda Silifke, kuzeyde Karaman ili ve güneyde Akdeniz ile çevrilidir. Mersin - Silifke Karayolu üzerinde ve Mersin'e 35 km uzaklıktadır. İlçenin merkezinin Mersin - Antalya yolu üzerinde bulunması taşımacılığı ve ulaşımı kolaylaştırır. İlçeden Elvanlı ve Güzeloluk bucaklarına giden yol asfalttır. İlçenin bütün köyleri birbirine veya anayollara, her çeşit taşıtların işleyebileceği yollarla bağlanmıştır.

İlçe merkezinin Mersin' e uzaklığı 37 km., Silifke'ye 47 km., Tömük'e 9 km., Güzeloluk'a 39 km., Sorgun Yaylası'na 50 km, Toros Köyü'ne 57 kilometredir.

Denizden yüksekliği 3-5 metre arasında değişmektedir. Yüzölçümüdür 2131 km2'dir.

İklimi [değiştir]

İlçenin ova kısmı sıcak ve ılıman Astropikal iklim'in etkisi altındadır. Yazları sıcak ve aşırı nemli, kışları oldukça ılık ve yağışlı geçer.Yüksek dağlık bölgesi ise yazın serin ve bol yağışlı, kışın kar yağışlı ve soğuk olur.

İlçenin en sıcak ayları Temmuz ve Ağustos (ortalama 28,derece dolaylarında), en soğuk ayları ise Ocak ve Şubat'tır (ortalama 15,5 derece)yıllık sıcaklık ortalaması ise 20, 23 derece civarında salınır. Yağışlar daha çok kış ve ilkbahar mevsimlerinde olur.(ortamala yağış , 1480 mm)


Erdemli İsmi [değiştir]

"Erdemli" isminin nereden olduğu kesin olarak belli değildir. 15 yüzyılda İç Anadolu'dan geldiği sanılan "Erdemoğulları" isimdeki bir Türkmen Aşireti'nin ismini aldığı sanılmaktadır. "Erdem"in sözlük anlamı iyilik, doğruluk demektir. Türkmen Beyi Erdem, bu güzel anlamlı sözcüğü beğendiği için aşireti'nin adına ve devamlı kalmak istedikleri bu yere Erdemli ismi verilmiştir.

Ören Yerleri [değiştir]

Tırtar-Akkale; Mersin - Silifke Karayolu'nun 49. km.'sinde, Tırtar Köyü'nün deniz kıyısı tarafındadır. Geç Roma Dönemi'nde kurulmuştur. Kalıntılar arasında saray olabilecek bir yapı, hamam, sarnıç vs. bulunmaktadır. 15.000 ton zeytinyağı alabilecek kapasitedeki yapı halen ayaktadır.

İmirzeli Örenyeri; Mersin İli, Erdemli İlçesi, Ayaş Kasabası'nın 11 km. kuzeybatısındadır. Karaahmetli Köyü'ne bağlıdır. Antik kentte Helenistik, Roma, Geç Roma, Erken Bizans dönemi yerleşim izlerine rastlanmaktadır.Oldukça sağlam durumdaki Kilise, kule, sarnıç, peristilli ev kalıntılardan birkaçıdır.

Çatıören Örenyeri; Mersin ili, Erdemli İlçesi, Ayaş Kasabası'nın 8 km. kuzeybatısındadır. Helenistik Dönemde tapınak, yerleşim alanı ve nekropol alanı olarak kullanılmıştır. Poligonal duvar tekniğinde yapılmış Hermes Tapınağı bulunmaktadır. Roma Dönemi'nde de iskân görmüştür.

Öküzlü Örenyeri; Mersin İli, Erdemli İlçesi, Ayaş Kasabası'na olan uzaklığı 12 km. kadardır. Kanlıdivane - Çanakçı Köyü yol ayrımından stabilize bir yolla gidilmektedir. Örenyeri Geç Helenistik, Roma, Erken Bizans dönemlerinde yerleşim görmüştür. Antik kentin taş döşeli alt yapısı sağlam durumdadır. Bazilikası, sarnıçları halen ayaktadır. Lahitler kente girişi sağlayan stabilize yolun kenarında bulunmaktadır.

Korykos-Kızkalesi Örenyeri; Mersin-Silifke karayolunun 60. km. sinde, Kızkalesi Beldesi'ndedir. Roma ve Bizans dönemlerinde yoğun olmak üzere İslâmî devirlerde de iskân görmüştür. Nekropol alanından çıkarılan eserlerden burada ilk yerleşimin M.Ö. 4. yüzyıla ait olduğu anlaşılmıştır. M.Ö. 1. yüzyılda kendi adına para bastırmıştır. M.S. 12. yüzyılda kıyıya yakın adacık üzerinde beldenin adını aldığı kale yaptırılmıştır. Zeytinyağı ihraç merkezi olan örenyerinde iç ve dış kale, kiliseler, sarnıçlar, su kemerleri, kaya mezarları, lahitler ve taş döşemeli Roma yolları çok sağlam ve ayaktadır.

Elaiussa-Sebaste (Ayaş) Örenyeri; Mersin-Silifke karayolunun 50. km.'sindedir. Kumkuyu Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Ayaş Elaiussa-Sebaste örenyeri M.Ö. 2. yüzyılın sonlarında kurulmuştur. Özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde iskân görmüştür. Sit alanı içerisinde nekropol, antik tiyatro, sarnıçlar, su kemerleri vs. yer almaktadır. İtalyan bir heyet tarafından 1995 yılında bilimsel kazı çalışmaları başlatılmıştır.

Tömük Höyük; Mersin-Erdemli karayolunun 31. km.sinde bulunan "Tömük" Kasabasında yolun solundadır.

Kanytelleis-Kanlıdivane Örenyeri; Mersin-Silifke karayolunun 50. km. sinde, Ayaş Mevkii'nin 3 km. kuzeyinde yer alır. Eski adı Kanytelleis olan örenyerinde ilk iskân M.Ö. 3. yüzyıl sonlarına rastlamaktadır. Helenistik Döneme ait bir kulenin bulunduğu şehir 11. yüzyıla kadar varlığını korumuştur. Çanakçı kaya mezarları da örenyeri sit alanı içerisindedir. Şehrin içerisindeki obruk da, eskiden suçluların vahşi hayvanlara parçalatıldığı inancından halk arasında "Kanlı Divane" diye anılmaktadır. Obruğun kuzey tarafında zırhlı ve kılıçlı bir asker, güneyinde beş kişilik bir aile kabartması bulunmaktadır. Helenistik kulenin batı duvarındaki kitabede, kulenin rahip krallardan Olbalı Tarkyaris' in oğlu Teukros tarafından Zeus için yaptırıldığı belirtilmektedir. Şehrin kuzeyindeki hiç bozulmadan gelebilmiş anıt mezarda Kanytelleis' in önde gelenlerinden Aba, kocası ve iki oğlu için yaptırmıştır. Geniş bir obruğun etrafında II. Teodosius (408 - 450) tarafından kurulan bu şehirde bazilikalar, sarnıçlar, lahitler, anıt mezarlar bulunmaktadır.

Kocahasanlı; Erdemli İlçesi, Kocahasanlı sınırları içerisinde Yapısıgüzel, Hayrat, Köşkerli, Üçtepeler mevkilerinde Roma ve Bizans Devrinden kalma çok sağlam durumda antik kalıntılar mevcuttur.

Ekonomisi [değiştir]

İlçede limonculuk Muz,ve seracılık karahıdırlı ve diğer yaylalarındada kivi yetiştiriciliği gelişmiştir. Turfanda yetiştiriliğinde hatırı sayılır bir yeri vardır. İlçe hızla gelişmekte olup dışarıdan göç almaktadır.İlçede tüm tropikal ürünler yetiştirilebilir..

İlçe halkının çoğunluğu yörük kökenli olduğu için yazın yaylalara çıkma geleneği halen devam etmektedir. Yayla döneminde yaylalarda ihracaatlık domates, hıyar ve fasülye yetiştilmekte ve pazarlanmaktadır.

Mersin ilinde turfanda sebzelerin ve turunçgillerin en çok üretildiği ilçe Erdemli'dir. Önemli sanayi kuruluşlarının bulunmadığı ilçede geçim kaynağı tarıma dayalıdır. Çeşitli sebze ve meyveler özellikle narenciye, muz tropik meyveler ve seracılık ile el sanatlarından dokumacılık ilçe ekonomisinde önemli bir rol oynar. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma ve Eğitim Merkezi bu konuda öncülük yapmaktadır, ilçede turfanda sebzecilik sera tekniğiyle yapılmaktadır. Özellikle Kocahasanlı, Tırtar, Lamas, Kargıpınarı, Koyuncu, Toros ve Çeşmeli'de bulunan geniş sera alanlarında domates, hıyar, biber ve kabak turfanda olarak yetiştirilir.

Dağlık ve yaylalık alanlarda buğday, arpa, nohut, kaynak sularının etrafında şeftali, elma, kiraz; dalgalı arazide üzüm, zeytin ve incir üretilir. Bağların ve bahçelerin kenarlarında armut, erik, kayısı, vişne, ayva, badem, dut ağaçlarından da belirli oranda gelir elde edilir.Ayrıca ilçede bir çok tropikal ve egzotik meyveler önemli ek kazanç sağlar bunların başında ağaç kavunu ve papaya gelir ayrıca ananas ve muz tarımıda oldukça yaygın ve büyük miktarladır..